Mahallenin namusu ondan sorulur
PAKİZE SUDA
Hürportreler Hürriyet 2002 İlavesi
Yakışıklıdır. Kasıntıdır. Her gazeteye bir lazımdır. Kendisi adamdır. Misyonu bizi de adam etmektir.
Dürüsttür.
Hem de dobracı. Hatta biraz fazla. Patavatsız bile denebilir. Geçenlerde ‘‘Yazılarını ben beğenmiyorum ama Hande (Eşi) beğeniyor’’ dedi.
Gerçi birkaç gün sonra ‘‘Ben de beğeniyorum’’ da dedi.
Esiriklidir.
Bazen sohbet eder bazen selam bile vermez.
Sinirlidir. Çabuk kızar.
‘‘Düşmanlığı düşmanımın başına’’ diyebilirim.
*
Hoşgörüsüzdür.
Yakalarsa yakar alimallah.
İnsan sevgisinden çatladığı söylenemez. Biraz benim gibi yani.
‘‘Mahallenin namusu benden sorulur’’culardandır.
‘‘Eşsever’’dir.
Ama ‘‘Kadınsevmez’’dir.
‘‘Kadıngazetecihiçsevmez’’dir.
Ah bir eline geçirse bizi... Hele bir de kovulduğumuz günü görse... Gelmiş geçmiş bayramlara bayram der mi acaba?
*
Pek yakışıklıdır.
Bunun farkında olduğundan biraz kasıntıdır.
Duyguları ön plandadır. Bu onu zaman zaman objektif olmaktan uzaklaştırır.
Riyakar değildir. Asla.
Cesurdur.
Biliyorsunuz kişilerin ve olayların nasıl üzerine gittiğini. Kıç ister ki bu da onda fazlasıyla mevcuttur.
Sabırsızdır.
Belki arkasından atlı kovalıyormuş gibi konuşması bundandır.
Ama ben sabırlıyımdır. Bir gün söylediklerinin tamamını anlayacağım.
Küfürbazdır.
Hülya Avşar'cıdır.
On parmağındaki on marifetin dördü herkesçe malumdur.
Gazetecilik.
Radyoculuk.
Televizyonculuk.
Spor adamlığı.
*
Çok okunur. Aldığım mail'lerde ‘‘Bir de 'yı...’’ diyenlerin oranı bir hayli yüksektir.
Bana da yazdıklarıyla çoğu zaman ‘‘Hay ağzına sağlık’’ dedirtir.
Her gazeteye bir lazımdır.
Kendisi adamdır.
Misyonu bizi de adam etmektir.
Ama benim için çok geç.
Artık beni yaşatmaz. Görürsünüz.